DesigN

Kitaplar

Açıklama

Bu Tema Tarafından Blogger a Uyalanmıştır.

Çeviri: DesigN

HackeR FrienD.Net

Bilgi Güçtür, Paylaştıkça Büyür! - 0 Yorum

Gazet'e

Atatürk'ün Şehir Gezintileri

 Atatürk'ün Antalya'yı 1. ziyareti – 06/12.03.1930
 Antalyalılar, büyük bir özlem içinde, çoktandır Atatürk’ü aralarında görmek istiyorlardı. Bunun için Ankara'ya birkaç kere heyetler göndermiş, Atatürk'ü davet etmişlerdi. Atatürk ilk fırsatta geleceğini söylüyordu. Sonunda bu söz yerine geldi. 1930 yılı Mart ayının başlarında İzmir’deydi. Havalar soğuk gidiyordu. Antalya’nın ılık ikliminde bir hafta dinlenmeyi düşündü. Yanına, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’yı ve bazı yakın arkadaşlarını alarak 05.03.1930 günü İzmir’den Antalya'ya hareket etti. 06.03.1930 Perşembe günü öğleye doğru Isparta'ya geldi. Burada bir yemek molasından sonra Burdur'a, oradan da saat 16.00 da Antalya'ya girdi. Antalyalılar, iki gündür hazırlık içindeydiler. Önce Atatürk'ün geçebileceği bütün cadde ve sokakları elektrik lambalarıyla donattılar. Büyük yapıları süslediler. Şehrin girişine üç büyük tak kurulmuş, Tophane meydanından Atatürk'ün kalacağı köşke kadar halılar serilmişti. Geleceği gün öğleden sonra, Kepez'den şehre kadar halk, yolun iki yanını doldurmuştu. Saat tam 16.00 da Tophane meydanına gelen Atatürk, buradan doğruca kalacağı köşke gitti. Kısa bir süre dinlendikten sonra balkona çıktı, Köşkün önü mahşerdi. Atatürk'ü çılgınca alkışlıyorlardı. Atatürk, halkı selamlayarak teşekkür etti. O akşam Türk Ocağı’ndaki toplantıya katılmış, gençlerle memleket sorunları üzerinde görüşmeler yapmıştı. Atatürk ertesi 07.03.1930 gününden 12.03.1930 sabahına kadar Antalya'da kalmıştı. Bu süre içinde; Antalya ve çevresinde geziler yaptı. Rüstemiye Vapuru ile bir çiftliğe giderek çalışmaları izledi. Yemeği açık havada, bir ağacın altında yedi. Yolda Antalya’nın gezinti yerlerinden Rumkuş'a götürmüşlerdi. Buranın adını beğenmedi, Erenkuş'a çevirdi. Konya altı plajından denizi seyretti. 09.03.1930 günü, Antalya Müzesini gezdi. Aspendos'a giderek incelemelerde bulundu. Müze Müdürüne: “- Bu tiyatroyu restore ediniz ama, kapısına kilit vurmayınız. Burada temsiller veriniz, güreşler düzenleyiniz” dedi. O gün bir yürük çadırında öğle yemeğini yiyen Atatürk, Antalya'ya dönerken, yol üzerinde Osman Ağa'nın narenciye bahçesini de gezdi. 12.03.1930 sabahı saat 10.00 da Antalya'dan ayrılarak Burdur üzerinden Ankara'ya gitti.

Atatürk’ün Diyarbakır’ı 1. ziyareti – 14.03.1916 / 27.03.1916
Miralay (Albay) Mustafa Kemal, Çanakkale Zaferi’nden sonra, 1916 yılı Şubat ayı sonlarında, Edirne’den Diyarbakır’a kaydırılan 16. Kolordu Komutanı olarak Doğu Cephesi’nde görevlendirilmişti. 02.03.1916 günü özel bir trenle Haydarpaşa'dan, Diyarbakır’a gitmek üzere, Pozantı’ya hareket etti. Kolordu Kurmay Başkanı İzzettin (Çalışlar), yaveri Cevat Abbas (Gürer), Emir Subayı Şükrü (Tezer), Yüzbaşı Neşet (Bora) yanındaydı. Pozantı’da, trenden inen Miralay (Albay) Mustafa Kemal, Diyarbakır’a doğru yolculuğu otomobil ile yapıyordu. Birlik, tüm ağırlıkları ile birlikte ayrı bir koldan Diyarbakır’a gelecekti. 03.03.1916 günü; Bitlis, Muş, Van ve Hakkari Ruslar tarafından işgal edildi. Miralay (Albay) Mustafa Kemal, 13.03.1916 günü Mardin'e geldiği zaman akşam üzeri İstanbul’dan bir gizli belge aldı. Tuğgeneralliğe yükseltilmişti. 14.03.1916 günü Diyarbakır’a Tuğgeneral (Mirliva) rütbesiyle girdi. Diyarbakır’da coşku ile karşılandı. Diyarbakır’da 16. Kolordu Karargahı kurulmuş, çalışmalara başlamıştı. Mustafa Kemal Paşa, Diyarbakır surlarının iki buçuk kilometre güneyinde, Dicle sahillerine yaslanmış, şirin bir köşkte kalıyordu. Semanoğlu Köşkü adıyla bilinen Köşk’ün geniş bir avlusu, kemerli bir eyvanı vardı. Diyarbakır’ın kendine özgü siyah ve beyaz taşlarından yaptırılan Köşk’ün üst katı Mustafa Kemal Paşa'nın çalışma ve yatak odası için ayrılmıştı. Alt katta mutfak ve yaver odaları vardı. Selsebilden suların döküldüğü havuzlu eyvanda çoğu zaman çaylar içiliyor, günlük konuşmalar yapılıyordu. (Not – Köşk, bugün “Atatürk Köşkü” adıyla Diyarbakır Belediyesince korunmaktadır.) Mustafa Kemal Paşa, 27.03.1916 günü sabahı birlikleri denetlemek için Bitlis Cephesi’ne gitmek üzere Diyarbakır’dan ayrıldı.

Atatürk'ün Kayseri ziyareti 19-21 Aralık 1919
Tarihinde Sivas Kongresinden sonra gerçekleşmiştir. Bu ilk ziyaret, Sivas Kongresinin hemen komşu il olan Kayseri’de ne kadar derin izler bıraktığını göstermesi açısından önemliydi. Bugün Atatürk evi olan ve o zamanlar İmamzade Raşit Ağa konağı olarak adlandırılan evde, Kayseri’nin ileri gelenleri ile görüşen Atatürk, Kayserililerden tam destek almış ve sonrasında Kayserililer, Milli Mücadeleye ve Atatürk’e her türlü desteği vermişlerdir. Atatürk’ün ikinci ziyareti 13 Ekim 1924’te gerçekleşti. Ve Doğu Anadolu gezisinden dönen Atatürk’ün yanında eşi, bakanlar ve komutanlar da vardı. Belediye binasının önünde halka bir konuşma yapmış ve Kurtuluş Savaşında verdikleri destekten dolayı Kayseri halkına teşekkür etmişlerdir. Üçüncü ziyaret de oldukça anlamlıydı. Bu ziyarette Atatürk yeni Türk alfabesini kara tahtanın başında Kayserililere anlatmıştı. Hem de harf inkılabı gerçekleşmeden kırk gün önce… Harf İnkılabı, 1 Kasım 1928’de kabul edilmişti. Atatürk ise 20 Eylül 1928’de yeni inkılabın gerçekleşmesinden kırk gün önce Gesi Nahiyesinde İsmet Paşa ile birlikte yeni Türk alfabesini Kayserililere anlatmıştı. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, dördüncü ziyaretlerini 1930 yılının sonbaharında çıktığı uzun bir yurt gezisi esnasında gerçekleştirmişti. 18 Kasım 1930’da bindikleri beyaz trenle Kayseri’ye ulaştılar. Özellikle Kayseri Lisesini ziyaret eden Atatürk, burada derslere girmiş, öğretmen ve öğrencilerle sohbet etmiştir. Ulu Önder’in Kayseri’yi son ziyareti ise vefatından dört yıl önce gerçekleşmiştir. 4 Şubat 1934 tarihinde Kayseri’ye ulaşan Atatürk, o günlerde Kayseri’de kurulu olan Uçak Fabrikasını gezmiş, Talas’ta kendisine hediye edilen köşkte kahve içmiş, daha sonra da Hunat Hatun Medresesi’nde açılan Arkeoloji ve Etnografya Müzesini gezmiştir. Bu gezi esnasında Kayseri Cumhuriyet Meydanına yaptırılan Atatürk heykelini de çok beğendiği ve Kayserililere memnuniyet hislerini beyan ettiği de ifade edilmiştir. Kayserililer, Ulu Önder’i Niğde’ye uğurlarlarken O’nu son kez uğurladıklarını elbette bilmiyorlardı. 10 Kasım 1938’de Ulu Önder hayata gözlerini kapatmıştı ve Ulu Önder için daha sonra Anıtkabir yapılması kararlaştırılınca, Kayserililer, Koramaz dağından taş kesip Anıtkabir’e götürürler ve Kayseri Zincidere’den taş ustaları Anıtkabir’in yapımında emek harcadılar.

Atatürk'ün Muğla Ziyareti
Atatürk ve Muğla’nın Kurtuluş Savaşı’ndan bu yana olan beraberliği daha önceki sayfalarda verilmiş bulunmaktadır. Muğla’nın, Sivas için toplanan Ekim 1919 kongresinden M. Kemal Paşa’ya çektiği bağlılık telgrafı ve bu telgrafa Paşa’nın verdiği övgü dolu yanıt, bu beraberliğin ilk halkalarını oluşturur. M. Kemal Paşa’nın Diyarbakır’da görevli iken tanıdığı Genç Mutasarrıfı Serficeli Hilmi Bey’in, Menteşe Mutasarrıfı olarak bulunduğu 1919’da Sivas’a Kongre üyesi olarak seçilmiş oluşu, bu beraberliğin bir başka halkasını oluşturur. Atatürk’ün Muğla ile olan bu beraberliğinin Kurtuluş Savaşı süresince, Meclis’te ve cephede bizzat yanında olan Muğla aydınları ve seçkinleriyle takviyesi, zincirin bir başka önemli halkasını oluşturur. Atatürk, yaşamı boyunca Anadolu’da bazı il ve ilçeleri ziyaret etti. Atatürk, karayoluyla ulaşması o yıllarda mümkün olmayan Fethiye’ye 21.02.1935 Perşembe günü, Marmaris’e ise 23.02.1935 Cumartesi günü Marmaris’e uğrayabilir. Her iki beldenin yöneticileriyle, Fırka sorumlularıyla ve halk ile geniş görüşmeler ve konuşmalar yapmıştır. Doğal ve arızi engeller nedeniyle gidemediği iller arasında yer alan Muğla’yı, 1937 yılında ziyaret etmek ister. Muğla Valisi Recai Güreli’nin davetini kabul eden Büyük Önder için Muğla’da, Belediye Başkanı İskender Alper’in başkanlığında, Osman Kasapoğlu, Esat Caner, Osman Günsan, Neşet Dişçigil, Abidin Çakır, Faik Gazezoğlu ve sarraf Fevzi Altınay’dan oluşan bir Hazırlama-Ağırlama Komitesi kurulur. Bu komite, şimdiki Turizm-Otelcilik Lisesi Uygulama Oteli’nin 2. katını, banyolu, kabul salonlu ve yatak odalı halde “Reisicumhur Dairesi” olarak hazırlar. Ata’nın “gül kurusu” rengini sevdiği bilindiğinden, yatak takımından tüm mefruşata kadar olan döşemeler bu renkten seçilir. Ata için gümüş yemek takımları, kristal mutfak takımları, sürahiler alınır. Evlerinde halı olan Muğla hemşehrisi, Ata’nın geçeceği yerlere serilmek üzere evinde bulunan halıları Belediye’ye ödünç verir. Bütün bu hazırlıkların maddi finansmanını, dönemin Belediye muhasebecisi olan Mehmet Türdü, Belediye bütçesinden yapmış ve ödemiştir. Fakat aynı günlerde Çanakkale Boğazı’nda beklenmedik bir olay olur. Şeker çuvalları altında çok miktarda silah kaçıran bir İtalyan şilebine Ata’nın emri ile el konur. II. Dünya Savaşı’nın çanları çalınmaya başlamıştır. İtalya, bu çanları çalan devletlerin en başındadır. Atatürk, Muğla yolundan geri dönerek Çanakkale’ye intikal eder. Bu gemi daha sonra Türk Donanma Kuvvvetleri’ne teslim edilir. Donanmanın İzmir’i ziyaretinde, o yıllarda İzmir’de olan H. Nuri Öncüer, üç bacalı bu gemiyi “Ata’nın Muğla gezisini engelleyen gemi sen misin?” diyerek, iki defa ziyaret etmiştir. Bu olayın hemen ardından Hatay Olayı baş gösterir. Ata’yı bir yıl sonra ebediyete götürecek olan hastalık da o günlerde kendini iyice göstermeye başlamıştır. Bu önemli siyasal nedenler ve sağlık sorunları sebebiyle, Büyük Atatürk’ün Muğla ziyareti gerçekleşmez. Muğla Halkevi’nin batı yakası üst katında Atatürk için hazırlanan dairede, 1949 yılı Ağustos ayında Muğla’yı ziyaret eden Cumhurbaşkanı İsmet İnönü kaldı. İsmet İnönü’nün yatak, yorgan ve çarşafları Sevim-Hasan Özsoy için hazırlanan çeyiz takımından alındı. Bu daire, Halkevinin bu bölümünün Kız Meslek Lisesine verileceği 1955’e kadar bütün mefruşatı ve döşemesiyle eski karakterini korumaktaydı. Gerçekleşmeyen bu ziyaret nedeniyle alınan meze, içki ve yiyecekler Hazırlama-Ağırlama Komisyonu tarafından satın alındı. Aziz Atatürk’ü karşılama olanağına kavuşamayan Hazırlama-Ağırlama Komitesi üyelerinden Osman Kasapoğlu, Osman Günsan ve Esat Caner, Ünal Türkeş’e verdikleri mülakat yanıtlarında, “Muğla’nın Atatürk’ü karşılayamaması her ne kadar üzüntü kaynağı olmuşsa da, onun ilkelerini, eserlerini, devrimlerini sonuna kadar yüreğinde hisseden Muğla’nın, bu yüce duygusuyla bu üzüntüsünü aştığını” söylemişlerdir. 10 Kasım 1954’te Etnoğrafya Müzesi’nden Anıtkabir’e götürülen Atatürk’ün mezarına Muğla’dan 1 çuval dolusu Muğla toprağı gönderildi. Bu toprak Ankara’ya Kazım Eren tarafından götürüldü. Kazım Eren, sahip oldukları Doğru Yolda firmasına ait bir otobüse Muğlalıları bindirerek Ankara’ya gitti.
Bugün 11 ziyaretçi (19 klik) kişi burdaydı!

Slogan burada olabilir.

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol